Ruhumuz bir mutfak, malzemelerimiz hisler olsa, biz ise pek tertipli bir aşçı olsak, muhakkak hisleri iki ayrı kısma yerleştirirdik: “iyi” hisler ve “kötü” hisler. Bize böyle öğretmişler bir kere.
“Kötü” tarafa hangi hisleri dizerdik? Öfke, yas, hüsran vesaire…
“İyi” tarafa hangilerini? Sevgi, coşku, umut…
Ve bir gün canımıza tak etse, ruhumuzu paklamak için istediğimiz malzemeleri bünyemizden atmamız mümkün olsa, herhalde temizliğe “kötü” diye etiketlediğimiz kısımdan başlardık. Hiç tereddütsüz, hepsini atardık çöpe giderdi. Oh, mis gibi olurduk, değil mi?
Durun tahmin edeyim, bu fikir içinize sinmedi.
Bugün sizlere, ruhi mutfakların bu göz kandıran tertibinden ve kıymeti az bilinen bir histen söz etmek istiyorum: Öfke.
Ama bu ne dağınıklık!
Tertibi seviyorsanız buyurunuz size kullanmanız için iki yeni etiket: Rahatlık veren hisler ve rahatsızlık veren hisler. Bu etiketleri kullanarak hisleri birbirinden ayırmak hem onların tabiatına daha uygundur, hem de bize daha yararlıdır.
|
Oh, tertip, nizam... |
Kötü his yoktur, az tarif vardır.
Pek çoğumuz, tam kıvamında bir hayat sürmek için “kötü” hisleri içimizden kovmayı arzu ederiz. Tadımızı hep bunlar bozuyor, diye düşünürüz. Maalesef, bazı hisleri içimizden kovmak ne mümkündür, ne de böylesi leziz veya sıhhatli olur.
Takdir edersiniz ki hisler, içimizde oyun olsun diye bulunmaz. Hayatta kalmak için, şartları biteviye değişen bir dünyada var olmak için türlü çeşit çeşnide hislere sahip olmamız icap etmiştir. Her biri manalıdır ve her birinin hem faydasını hem de zararını görmek mümkündür.
O halde müsaadenizle, “Kötü his yoktur, az tarif vardır” diyeceğim ve kötü tabir edilen hislerden öfke ile ne hoş şeyler hazırlanabildiğini sizlere hatırlatacağım.
Öfke ile ne yapmaktayız?
Öfke, içimizden kovmak istediğimiz, rahatsız edici bir histir. Oysa onu kovmaktansa müspet bir şekilde kullanabiliriz.
Öfkeyi umumiyetle iki türlü kullanmaktayız:
1. Kendimizi tahrip edici tariflerde, içimize ata ata… Sonra ver elini ağrılar, kötü beslenme, uykusuzluk, depresyon…
2. Biriktirip biriktirip harlı ateşte oturtarak ve hak eden etmeyen insanların üzerine sıçratarak… Sonra ver elini bağırış çığırışlar, şiddet dolu sözler ve hareketler, ayrılıklar, düşmanlıklar…
Öfkeyi Hakimiyeti
Öfkeyi hoş bir şekilde kullanmak için evvela ona hakim olmak icap eder. Peki, nasıl?
1. “Sen nereden çıktın?” deyiniz.
Evvela öfkeyi yakından inceleyiniz. Neden çıkageldi?
Tabi ki, bu safhada türlü türlü cevabınız olacaktır. Trafik çilesi bitmiyor, maaşım yetersiz, o beni dinlemedi, şu beni dinlemedi, bizim oğlan kırık not almış… Öfkenizi tetikleyen şeyler arasında bir benzerlik var mı? Öfkenin kökünde ne var? Olaylara hak ettiğinden fazla ehemmiyet vermek mi? İşitilmemek mi? Elinizde kafi delil olmadan başkalarına kabahat bulma acelesi mi? Geçmiş kötü tecrübelerinizin bir yankısı mı?
Sonra kendinize şunu sorunuz: Aslında sorun ne? Elimden bir şey geliyor mu? Düşünce tarzımı değiştirirsem sahiden sinirlenecek bir şey kalıyor mu? Kalıyorsa sorunu çözmek için yapabileceğim en faydalı şey ne olabilir?
Öğrendiklerinize dayanarak öfke üzerindeki hakimiyetinizi arttırabilirsiniz.
2. Öfkenizi ifade etmenin başka yollarını arayınız.
Öfke illa bir şekilde kendisini göstermek ister. Ama nasıl göstereceğiniz size kalmış. Onu göstermenin tek yolu başkalarını incitmek veya kendimizi hırpalamak değildir. Öfkenizi iyi tanımak için zaman ayırırsanız onu doğru kişiye ve yapıcı bir üslupla göstermeniz kolaylaşır. Arzu ederseniz, kimsenin okumayacağı kağıtlara, açık yüreklilik ile öfkenizi boca edebilirsiniz. Bakın bakalım, şekli şemaili neye benziyor? Ya da fiziksel faaliyetlerde bulununuz. “Nasıl yani, tekme tokat dalalım mı?” diyorsanız, hayır. Bir yürüyüşe veya koşuya çıkmak ziyadesiyle iyi gelir. Tartışmadan kaçmak için değil ancak bedensel yorgunlukla deşarj olmak ve bir çözüm düşünecek olan zihninizi açmak için.
3. Teslim olmayınız.
Öfkenin yoğunluğu fevkalade kolay dağılır. Direksiyon başındaysanız sağa çekip durunuz. Evdeyseniz mekan değişikliği yapınız. Tebdil-i mekan ile rahatlatıcı nefesler eşliğinde hızlıca buharlaşmaya başlar. Öfkenin üzerinize iyice yapışıp kontrolden çıkmasına böylece mani olabilirsiniz.
4. Başa çıkamıyorsanız yardım alınız.
Baktınız bu öfke dereotu gibi mübarek, ne zaman hisleriniz içine karışsa en baskın tat oluyor ve başka hiçbir hissin lezzeti duyulmuyor, bir uzmandan yardım alınız. Ne öfkeyle başa çıkamadığını itiraf eden ilk insan siz olursunuz, ne de ona hakim olmak için çareler üreten ilk insan.
Kızgın, kırmızı ve acı!
Medeni insanlar olmak maksadiyle tipini pek beğenmediğimiz hislerimizi bastırmaktayız. Bastıramıyorsak, başımızı pek ağrıtmayacağını kestirdiğimiz, kolay lokma sayabileceğimiz insanların tepesine boca ettiğimiz de görülmüştür. En olmadı, başka malzemelerle süsleyerek güzelce maskeleriz. Yine de öfke, kızgın, kırmızı ve biber gibi acı tabiatıyla bu gayretimizi sık sık boşa çıkarır.
Öfke, illa ki gösterilmesi ayıp, mantığa uymaz ve ağza alınamaz bir şey olmaya mecbur değildir. Kontrol edilebilen bir öfkenin faydaları da vardır.
1. Motivasyon mu lazım?
Gaza gelmek icap ettiğinde öfke, sizi gideceğiniz hedefe hızlıca götürebilecek itici kuvveti sağlar. Engeller karşısında yılmamanız için size gayenizi hatırlatmakta üstüne yoktur. Öfkeyi yakıta dönüştürdüğünüz bir mekanizma kurarsanız kudret hissi elde edersiniz. Her gün sayısız insan bunda muvaffak olmaktadır.
2. İyimserlik yerinde mi?
İyimserlik ve öfkenin bir alakası var. Kulağa biraz tuhaf geliyor muhtemelen. Yine de bir düşünün. Sizi çaresiz düşüren bir felaket karşısında sindiren bir korku değil de öfke duyuyorsanız başınıza ondan beter şeyler geleceğine peşinen inanmaya daha az meyillisiniz demektir. Bazen öfke, cesaret ve iyimserliğin yerli yerinde durduğunun bir işaretidir. Belirsizliklerle dolu zamanlarda bize, şartları değiştirecek güce halen sahip olduğumuzu hissettirir. Felaket karşısında korku hissedenlere kıyasla daha gerçekçi risk tahlilleri yapmamıza imkan verir. Yeter ki gözümüzü kör edecek dozda olmasın.
3. İlişkilerde öfkeyi ifade edebilmek...
Size bir yanlış yapıldığında uğradığınız adaletsizliği ifade etmenin en tabi yollarından biri de öfke ile tepki vermektir. Ne var ki toplum, bunu sakıncalı görmekte ve saklamamızı tavsiye etmektedir. Peki, yakın ilişkilerimizden ne haber?
Yakınlık içinde olduğunuz birinden öfkenizi saklamanın zararlı olduğuna şüphe yok. İşlenen kabahati ve onunla uyanan hislerinizi muhakkak yakınınıza bildirmek lazım. Yoksa aynı şeyi yapıp durabilir. Buna mani olmak için öfkeyi mazur görülebilir bir ısıda servis ediniz. Ayrıca öfkeyi, adaleti bozan soruna bir çözüm fikri ile beraberce sunarsanız ortalığı boş yere onun gıcık kokusu ile sarmamış olursunuz. Yakınınız, öfkenizden bir yudum tadıp da çözümünüzü tarttığında sizinle ortak bir zeminde buluşmaya daha gönüllü olacaktır. Üstelik açık sözlü davranışınız ilişkinizi sağlamlaştırır.
4. Öfke bir aynadır.
Şayet öfkeye iyice bir bakarsak bize kendimizi aksettirir. Öfkesini iyi tanıyan insan kendisini de daha iyi tanır. Öfkesinin içinde kendi payının ne olduğunu görür, adalet anlayışını ve hayata bakışını sorgulama şansına kavuşur.
5. Yerinde öfke, şiddeti azaltır.
|
Aşırı öfkeden şişmiş bir takım kuşlar |
Öfke deyince aklımıza şiddet de geliyor ancak bazen öfkenin şiddete gerek bırakmadığı da görülmemiş şey değildir. Zira öfke, çözülmesi gereken bir mesele olduğuna dair bir alamettir. Burada öfkenin nasıl gösterildiği ve onu okuyan tarafın ne anladığı fevkalade mühim elbette.
Öfkenin şiddeti azaltmak için bir vasıta olabildiği aklınıza yatmadıysa insanların adaletsizlikler karşısında seslerini asla yükseltemediği bir dünya hayal ediniz. Öyle bir dünyada, ani ve şiddet dolu bir isyan yaşansa buna şaşar mıydınız? Aklınıza buna örnek teşkil edebilecek bir hadise geliyor mu?
Kendimizi bastırılmış öfke ile dolma gibi doldurursak şiddete daha meyilli oluruz. Üstelik, öfkemiz içimizde biriktikçe melankoliye kapılır, bedensel rahatsızlıklara tutulur ve iletişim kurmakta güçlük çekeriz.
6. Ustasının elinde bir taktiğe dönüşen öfke…
Öfkenin tam hakimiyetle kullanıldığında bir pazarlık taktiği olduğuna dair deliller de mevcuttur. Ancak bu kulağa geldiğinden çok daha çetrefilli bir iştir. Kendinizi kaybedip de arzu ettiğiniz her şeyi elde etmeyi umamazsınız.
Haklı bir öfkenin ve ona hakim bir insana vereceği kudretin, pazarlıkta iyi netice getirmesi için herhalde karşı tarafın tercihlerinin sınırlı olması icap eder. Ya da birilerinin öfkeli kişinin güçlü ve haklı kişi olduğuna itimat etmesi.
Dünya çapında düşünecek olursak, öfkenin kültürel manada iyiye doğru değişimlere yol açtığı da görülmüştür. Tarihte, öfkeli kalabalıkların insan hakları hususundaki duyarlılığı arttırmakta muvaffak olduğu örnekler bulabiliriz.
Başka hiçbir çıkar yol kalmadığında, öfkenin yeri ve zamanı gelmiş olabilir mi?
Öfke, nerede, ne zaman?
Öfke! Siz de pek çoklarımız gibiyseniz herhalde son 24 saat içinde onu tattınız ya da geçtiğimiz ay içerisinde onunla ilgili yüzlerce cümle işittiniz. Hayatımızda öfkenin hatırı sayılır bir rolü bulunur ve ondan kaçış yoktur.
Öfkeye hakim olduğunuzda kazançlı çıkacağınıza ikna olduysanız, öfkenizi daha yakından tanımak için kolları sıvayabilir ve onu dozunda kullanmak, daha iyi kontrol etmek için çalışabilirsiniz.
Yapıcı bir öfke için uygun şartların mevcut olduğundan emin olunuz:
1. Öfkenin muhatabı ona yol açan kişi ise…
2. Öfke mazur görülecek bir ısıda ve kabahate uygun miktarda ise…
3. İfade edilmesindeki tek maksat gaz atmak değil bir sorunu çözmek için ilk adımı atmak ise…
…Öfkenin de kendine göre faydaları vardır.
|
Öfkemi öyle bir saklamışım ki lazım olduğunda bulamıyorum. |
Bu öfkeyi sarımsaklasak da mı saklasak?
Sesimizi duyurmak için çok daha yapıcı metotlar olduğu su götürmez, ancak öfkeli bir ifadenin muhatabını uyandıran, onu daha iyi bir dinleyici yapan ve soruna dikkatini çeken bir yanı olduğu da kesin. Öfke, yapıcı bir temelde kullanılırsa istenmeyen his ifadelerinden veya koyu bir iç sıkıntısından ibaret kalmaz.
“Öfkemi saklasam mı saklamasam mı?” diye sormaktansa “Sorunu çözmek için ne yapabilirim? Öfkemi nasıl ifade etmeliyim? Nasıl kullanmalıyım?” gibi sorular daha hoş neticeler verir.
Şaşırtan Faydalar
Hislerin dünyası, bizi şaşırtan sürprizlerle doludur. Bir hissi “kötü” diye etiketleyip rafa kaldırmadan evvel bir düşünelim. Misal, mutluluk daima iyi, öfke daima kötü müdür? Mutsuz hisseden biri hataları tespit etmekte marifet gösterebilir. Öfke, motivasyon için bir yakıt olabilmektedir. Zaman zaman kendimize hatırlatmakta fayda var: En ürkütücü ve tehlikeli kabul edilen hisleri dahi lehimize kullanabiliriz. Yeter ki gayemiz doğru olsun ve hayatı ezbere değil, düşünerek yaşayalım. Sizce de öyle değil mi?
Afiyet ve sıhhatle kalınız efendim.
**
Çılgın Teyzeniz Paluze Pekmez Facebook ve Twitter’da da sizlerle!